Çalışma Meclisi’nde işçilerin sosyal olanaklarına odaklanıldı
13. Çalışma Meclisi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ev sahipliğinde 5 yıl aradan sonra toplandı.
KPMG Türkiye İş ve Sosyal Güvenlik Hizmetleri Kıdemli Müdürü ve Sosyal Güvenlik Uzmanı Dr. Mustafa Kılıç, Çalışma Meclisi’ndeki panelleri ve çalışma hayatını oluşturan taraflarca yapılan açıklamaları, Enson için değerlendirdi.
Kılıç, Ensonhaber’e Çalışma Meclisi’nin içerdiği konuların ve yapılan açıklamaların çağın gereklerini içerdiğini belirterek, emekli maaşı ve asgari ücretle ilgili artış öngörülerini de paylaştı.
13. Çalışma Meclisi’nin 29 Nisan ve 30 Nisan olmak üzere iki gün için toplandığını belirten Kılıç, bu çalışmanın tarihçesine değinerek şu bilgileri aktardı:
1947’den itibaren Çalışma Meclisi her 5 yılda bir toplanıyor. En son 23 Mayıs 2019’da 12. Çalışma Meclisi ‘Daha Parlak Bir Gelecek İçin Çalışmak’ başlığıyla toplanmıştı. Aradan 5 yıl geçti. Şimdi ise yeni konu başlıklarıyla yeni gündemlerle birlikte Çalışma Meclisi toplandı.
“Çalışma Meclisi 4 ana başlıkta gerçekleşti”
Bu yıl “Türkiye Yüzyılında Çalışma Hayatı Emeğin, Sendikalaşmanın ve İstihdamın Geleceği” başlığıyla toplanan meclisin 4 ayrı panelle bölündüğünü belirten Kılıç, çalışmaların içeriğine şu sözlerle değindi:
Panellerin konuları çok anlamlı oldu. Paneller ‘Çalışma hayatında insana yakışır iş’, birinci başlığımız. İkinci başlığımız ‘Yeşil ve dijital dönüşümün iş gücü piyasalarına etkileri ve adil çözüm’ başlığı. Üçüncüsü ise ‘Sendikal örgütlenmede yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri’. Yine dördüncüsü ‘Toplu sözleşmede yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri.’ Başlıklara baktığımız kadarıyla içerikler anlamlı.
“Aslında insan sadece çalışmaktan ibaret değil”
‘Neden insana yakışır iş’ dediğimizde, aslında sadece çalışmaktan ibaret değil insan. Özellikle çalışanlar her şeyden önce bir insan ve bunların işin dışında sadece ücretin dışında arka planda iş sağlığı güvenliğinden tutalım, sosyal politika gereği alınması gereken, sosyal güvenlik gereği, iş mevzuatı gereği birden fazla önlem, tedbir ve imkan var bunların yanında. Ondan dolayı evet sadece iş çalışmak, ücret almak ve karşılığında geçimini sağlamak değil insana yakışır, işin arka planında geçerli bir ücret olmalı. İşte bizim ülkemizde şu an ‘asgari ücret’ diyoruz çok tartışmaları da beraberinde getiriyor. Yetiyor-yetmiyor noktasını ayrı bir oturumda tartışabiliriz detaylı olarak.
“İnsanın sosyal güvenliğinin sağlandığı iş modeli geliştirmek zorundayız”
Ama her şeyden önce evet, insanın sosyal güvenliğinin sağlandığı, ailesine ve kendilerine kendi bir aile bireylerine yetecek ücret seviyesinde olması, arka planda iş sağlığı güvenliği, işte iş yerine aidiyetin üretime, katma değere vesaire çevreye katkıları toplu bir şekilde ele alabileceğimiz bir insana yakışır iş modeli geliştirmek zorundayız. Zaten bunu yıllar önce ILO farklı konu başlıklarıyla gündeme getirdi. Türkiye’de de son 10 yıldır ciddi bir şekilde tartışılıyor ve çalışma meclisinde de yerini almış. Güzel de olmuş bence.
“Yeşil ve dijital dönüşümün iş gücü piyasalarına etkileri dile getirildi”
Diğer taraftan yeşil ve dijital dönüşümün iş gücü piyasalarına etkileri ve adil çözüm. Pandemi aslında pandemiden önce bir teknoloji rüzgarı zaten esmekteydi. Pandemi ile birlikte biliyorsunuz teknoloji, işte uzaktan çalışma, esnek çalışma gibi gibi konular gündeme alındı ve giderek tartışmalar arttı bununla ilgili. Diğer taraftan yeşil ışık dediğimiz kısım ise biliyorsunuz artık sadece çalışmak değil sadece üretmek değil çevreye duyarlı bir şekilde çalışmak, çevreye duyarlı bir şekilde üretmek gerekiyor. O da iş gücü piyasasına yansımaları, neler olabileceği konusu bu tarafa doğru taşındı ve Çalışma Meclisi’nin de gündeminde oldu. Bence güzel oldu. Gelecekte biz bunu daha çok çok konuşuyor olacağız.
İşçilerin sendikaya üye olduğunda işini kaybetme tedirginliği
Bu dijitalleşmenin, yapay zekanın, yeşil dönüşümün. İşte bunun arka planda işletmelerimiz ve fabrikalarımız ilgilendiren karbon ayak izinden tutalım, farklı farklı süreçlere doğru gideceğiz önümüzdeki günlerde. Diğer taraftan sendikal örgütlenmede yaşanan sorunlar, çözüm önerileri, aynı şekilde toplu sözleşmede yaşanan çözüm önerileri çok genel başlıklar. Yıllardır zaten Türkiye’nin gündeminde olan başlıklar. Yani 30-40 yıldır, belki 50 yıldır tartışılan başlıklar. Sendika başkanlarımızın da ifade ettiği gibi en büyük tehdit nedir? Bir işçi, bir çalışan sendikaya üye olduğu zaman iş güvencesi biraz. Yani ben sendikaya üye olursam işten atılır mıyım korkusu ön planda.
“Bakan Işıkhan’ın dediği gibi istihdam sadece niceliksel olarak artan bir yapı olmamalı”
Kılıç, mecliste yapılan açıklamaları da şöyle yorumladı:
Diğer taraftan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın gerçekten güzel açıklamaları vardı. Açıklamaların içerisinden bazı kavramları cımbızlamak gerekirse, iyi anlamda istihdam dedi. Sadece sayısal olarak artış değildir işsizlik sadece sayısal olarak azalış değildir. Bunun dışında geleceğe dönük bazı şeyler yapmak gerekiyor. Katma değerli yani üretimin, büyümenin, bunların yanında kalkınmanın, refahın. Bunlardan bahsetti. Evet ben de katılıyorum. Yüzde 100 katılıyorum bu açıklamalara. İstihdam sadece niceliksel olarak artan bir yapı olmamalı.
Yapılacaklar
Bunun dışında sosyal güvenliğin sağlandığı yeterli ücret seviyesinin sağlandığı ve bunların peşi sıra gelen yeterli emekli aylığının sağlandığı bir çalışma sistemi oluşturmalıyız. Bir sosyal güvenlik sistemi ya da iş gücü piyasası oluşturmalıyız. Bu kapsamda enflasyon etkilerinden bahsedildi. Evet, enflasyonu bertaraf etmek için geçtiğimiz aylarda yüzde 100 bir asgari ücret artışı oldu biliyorsunuz. Bu enflasyonu dizginler mi, tetikledi mi onu tartışmalarına akademisyen hocalarımız detaylı olarak bahsediyorlar.
“Ücretler enflasyonun altında kaldı”
Ama ben de şunu ifade edebilirim aslında geldiğimiz noktada enflasyonun artış ve hızlanma oranının altında kaldı bu ücretler. Temmuz ayında tekrar tartışılacak, tartışılmayacak ama b
Bakan o pencereyi biraz kapattı. Temmuz ayında tekrar bir gündemimizde yok artış dedi. Ama biz temmuz sonrası dönemde 17 bin brüt, 20bin liralık asgari ücretle iş gücü piyasasında çalışanlarımıza yeterli bir imkan sağlayabilecek miyiz? Bu tartışmaları önümüzdeki günlerde detaylı bir şekilde yapacağız zaten.
TİSK Başkanı Akkol’un güvenceli esnek çalışma önerisi
Diğer taraftan Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol’un önerileri konu başlıkları vardı. Güvenceli esnek çalışma denildi. Evet, bu yaklaşık 10 yıldır, belki 10 yılı geçmiş bir sürede bizim ülkemizde daha geriye dönük Avrupa Birliği’nde tartışılan bir kavram.
Güvenceli esneklik nedir? İş gücü piyasasında aslında esnek çalışmanın daha da yaygınlaşması. Ama bu esneklik kayıt dışını getirmemeli. Yani kayıtlı bir şekilde bu esnek çalışma modelleri geliştirilmeli. Açıklamaları oldu. Ben de katılıyorum. Bazı iş modellerinde esnek çalışma gelmeli. Daha da detaylandırılmış yaygınlaştırılması ama olmazsa olmaz esnek çalışmanın yanında sosyal güvenliğin kesinlikle olması gerektiğini savunuyorum.
Sosyal yardımlardan yapılan kesintiler sorunu
Diğer taraftan çalışanlara biliyorsunuz bu enflasyonist ortamda çok fazla yaptık. Eğitim yardımı yaptık, normal sosyal yardım yaptık. Sosyal yardımların çeşitli çeşidi, esnek haklar dedik. Bu hakları sağladık. Neden sağladık? İşverenler olarak çalışanların enflasyon karşısında ezilmemesi için sağladık. Ama bu iyi niyetli bir şekilde yapılan yardımlar, artırımları vergiye ya da sosyal güvenliğe takıldı. Ne demek istiyorum? Örneğin 30 bin lirayla çalışan bir kişiye 5 bin lira yardım yaptığımız zaman o 5 bin lira belki vergi dilimine taşıyor kişiyi ve bu 5 bin liradan da sosyal güvenlik primi kesiyoruz. Vergi ve sosyal güvenliği üst üste koyduğumuz zaman bu 5 bin liranın zaten yüzde 40’ı, yüzde 45’i bu tarafa gidiyor. Ondan dolayı TİSK Başkanı Özgür Bey haklıydı. Bence talebinde en azından biz bu artışları, bu yardımları yapabiliyoruz. Yaptığımız yardımın yüzde 50’si vergi ya da sosyal güvenliğe gitmesin talebi idi.
“Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan, kayıt dışı çalışan sorunu gündeme getirdi”
Diğer taraftan Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan’ın güzel açıklamaları, talepleri vardı. Kayıt dışı çalışmadan sendikal örgütlenmenin sorunlarından bahsetti. Diğer taraftan emeğin toplam üretiminden gayri safi milli hasılanın istenen seviyede karşılığını alamadığından bahsetti ve istatistikler verdi bize. OECD ülkelerinde emek toplam gayri safi hasıla hasıla dan yüzde elli oranında bir pay alırken, ülkemizde hala yüzde 24’lerde kaldığını bahsetti.
Maaşları sorduk
Kılıç’a bu toplantılarda emekli maaşları ve asgari ücretin belirlenmesine yönelik bir gündemin olup olmadığın sorduğumuzda yapığı açıklama şöyle oldu:
Haklısınız. Çünkü artık asgari ücret bir asgari ücret değil. Türkiye’nin yüzde 70’ini kapsayan iş gücü piyasasında çalışan ve yüzde 70’ini kapsayan bir ücret haline dönüştü. Bu doğaldır ki tabii ki bizim gündemimizi oluşturacak, işte hükümetin gündemini oluşturacak. Burada asgari ücretin ben şöyle düşünüyorum, temmuzdan sonra tartışmalarının daha arttığı, artık insanların bu anlamda çok konuştuğu bir dönem olduğunu öngörüyorum. Şu an itibariyle umut ederim ki o dönemde tekrar asgari ücret komisyonu toplanır ve bir artış sağlanır ve iş gücü piyasası tarafı da rahatlamış olur diyebilirim.
“Emekli maaşları düşük kaldı”
Diğer taraftan emekli aylıkları, emekli aylıkları biliyorsunuz temel aylıklar yani çok aylıklar düşük olsa da en düşük emekli aylığı işte 2 bin 500 yüz, 5 bin, 7 bin, 500 yüz 10 bin şeklinde artarak devam eden temel ve en düşük emekli aylığı belirlendi. Geldiğimiz noktada 10 bin liranın artık yetmediği, artık daha çok artırılması gerektiği talepleri hızla gündemimizde. Neden? Çünkü büyük şehirlerde 10 bin lirayla yaşamak artık hayal diyebiliriz. Bu anlamda evet haklı gerekçeleri var ama bir taraftan da sosyal güvenliğin bir dengesi var. Aktüeryal dengeyi belirli bir sınırda tutabilmek biraz zor bugünlerde.
“Maaşlarda en az yüzde 15 artış şu anda garanti”
Emekli aylıklarının artışı noktasında da aynı asgari ücrete endeksli olarak şu an itibariyle ve son 3 ayda enflasyon oranında artış olacak. Yüzde 15’lerde şu an garanti bir artış görünüyor ama belki bu yüzde 20-25’lere kadar artacak. İlk 5 ayda Eee ama bu yeterli seviyeye gelir mi gelmez mi? Kök aylık 5 bin, 7 bin olan bir kişiye yüzde 30 yapsak bile 10 bin yapıyor. Yine en düşük emekli aylığı 10 bin olduğu sürece takılır kalır diye düşünüyorum. Ondan dolayı bence önümüzdeki günlerde bunları hep beraber konuşacağız, tartışacağız.